Salı, Şubat 26

kendini maket sanan şizofren sepet, diğer bir tanımla kendini sepetçi sanan maketçi!

yenilen pehlivan güreşe doymazmış ya, benim ki de işte tam o hesap...bi önceki sepet göbekli olunca, alttan bana çaktırmadan çalışmalarına devam eden maketçi mimar beynim beni buralara sürükledi. 
neymişşşş, bi yapının ilk strüktürü oturtulmalıymış ki, içine yerleşince pörtlemesin. tabi tabi bu mimarcası değil acemi hobicicesi :))
hal böyle olunca bu sefer iskeletten başladım sepete. önce ana kalıbı ve ana şeritleri yapıp, araları sonradan doldurdum. yardımcı olsun ve ölçekten kaçmamı engellesin diye de sık sık ikeya çekmece içi kutumu sepetin içine yerleştirip düzenledim.
 sonra kenarlardan başlayıp sepetciği dolguladım.
her tarafı tamam olunca yine katlanmış bi gazeteyle kenarları yamaladım. ama olay şu ki o halinin fotosunu çekmeyi unutmuşum. idare edin anacım..
dipte karalamalı not: e malum gazete haberleri her zaman neşeli değil ve bu çalışmalarda şansa bazen koca koca paragraflar okunur halde, yüzeyde olabiliyor ya da dikkat çekici başlıklar. hiç çekinmedim, beğenmediğim haberleri ince ince karaladım!
dipte ince not: bi önceki sepeti tam bir yapraktan yapıp zorlandığımı söylemiştim ya, heh, bu sepette aynı bi tam yaprağı dörde bölüp katlama usülüyle elde ettim şeritcikleri. o yüzden daha inceler. bi önceki kadar sağlam değil haliyle. ama strüktürü sağlam olduğundan pek sorun yaratmıyor. ilk fırsatta yağlı boyayla boyayıp sağlamlaştırmayı planlıyorum, beni bekleyiniz anacımm..

sepet havası

hediye negzeldir di mi? sadece almak değil, vermek de! hele hele de el işi hediyeler.. bu ilk sepetcik denemem de hediye olarak, her ilmikte beğenilmesi umularak yapıldı, ve sanırım da amacına ulaştı :) sahibi tarafından özenle kullanılıyor.
ilk denemem olduğu için biraz fazla uğraştırdığını itiraf etmeliyim, ama göründüğünden kesinlikle daha kolay bi iş. biraz el oyalayıcı o kadar. önce gazetenin bi tam sayfasını ince bi şiş yardımıyla rulolayıp tutkalla açılabilecek olan kenarlarını sabitledim. sonra bu ruloları ezip yassılaştırdım. ölçüp-biçip-dizip örmeye  başladım sonra da.
tabanı bitirince şeritleri yularıya kıvırıp örmeye devam ettim. gerekli yerlere yeni şeritlerle ekler yaptım. kapak olacak kısım haricindeki fazlalıkları kesip içe kıvırarak sakladım.
kapağı örmeye devam ettim.  tabi herhangi bi iskelet sistemi kurmadığım için sepetcik yer yer göbekler yaptı tabi ama o kadar kusur kadı kızında oluyosa benim sepetimde haydi haydi olur :)
kapak da tamamlanınca, daha düzgün görünmesi için katlanmış bi gazeteyle kenarları  kaplayıp sepetciği cilaladım ve ta daaa;
dipte sağlam not: gazetenin tam sayfasını yani 2 yaprak bütün halini kullandığım için hayyli sağlam bi sepet oldu, hani içinde tuğla taşınır o derece, ama bu örmesini zorlaştırdı itiraf etmeliyim.
dipte keyifli not: sepetcik cici evinde çok mutlu ve huzurlu, afferim yeni sahibisi! :)
dipte vaat: ilk fırsatta doğal ortamındaki keyifli halini fotolar eklerim.
dipte temenni: güle güle güzel günlerde kullanılsın!

Cuma, Şubat 1

okuyom ben ya!

senelerdir ağlaşırım; "yükseğe başlayamadım, yükseğe başlayamadım"... sonunda başladım, hemi de kendi okulumda! başıma gelcekleri biliyodum da, yine de daha umutluydum, malum insan umutsuz yaşayamaz. okuldaki inşaat-ımsı- faaliyetler yüzünden geç açılan okulumda sıkıştırılmış kompakt bir eğitime tabi tutulduk. iş-okul-ev üçgenime başlarda ispanyolca kursu da dahildi. insanın hayatı gözünün önünden sadece son anlarında film şeridi gibi geçmezmiş efenim, onu öğrendim. şu üç ayım bildiğin gözümün önünden akarak geçti! at gibi koştum diyerek kendime bu sıfatı yakıştırmakta da bi sakınca görmüyorum, çünkülüm tam anlamıyla öyleydi.
amaaa bu arada blogsal işlerimden tam anlamıyla vazgeçmedim, vazgeçemedim. fırsat bulduğum aralıklarda bişiler yapmak için çabaladım, elişlerim kafamın en bi şekerli sığınağı! o kadar çok yazcak biriktirmişim ki, hangisinden başlasam bilemedim. düşündüm düşündüm, dün tümm teslimlerimi yapıp okulun ilk dönemini tamamladığım için kendimi kutlama maksadıyla yaptığım panda kurabiyeleri paylaşmaya karar verdim.
kurabiyeleri önce Atölye Ra ' nın sayfasında te şu aşaadaki fotolarda gördüm, görürü görmez içime bi yangın düştü de, proje teslimim vardı, kendimi oyaladım! "sakin ol gamze, kurabiyelerin resmi orda, mutpakta malzemelerin bol, sadece biraz bekliyceksin!"
bekledim ve teslimlerimin son bulduğu ilk günde kendimi mutfağa kapattım!
fotoğrafa bakıp, çeşitli çıkarımlarla yaptım kurabiyelerimi tabi annemin 2 renkli bisküvi tarifini kullanarak; 250 gr pudra şekeriyle 250gr sanayağı iyice yoğur, içine 2 yumurta kır, hepsini iyice karıştır, kabartma tozunu 500 gr una( ki ben göz kararı kattım, kim nası ölçsün şimdi unu?) karıştır, yumurta şeker yağ karışıma ekleyip, bi tutam tuz ve vanilyayı da ekle güzelce yoğur, 3 parçaya böl,  ve eğlence başlasın!!!
ve tabi ki ben bu kurabiyelerdeki gibi gıda boyası kullanmadım, kimyasallara karşı bi insanım. göz ve kulaklarının siyahını hamurlardan birine kakao katarak elde ettim. beyaz zaten hazırda. pembesini elde etmek çok eğlenceliydi. bir küçük pancarın yarısını küçük bi cezvede pancarın rengi suya iyice geçene kadar haşladım, soğuduktan sonra bu suyu bi hamur parçasına ekleyip iyie yoğurdum.. sonra yukardaki fotoya göre birleştirip, kestim. her kestiğim parçada ayrı kikirdedim itiraf ediyorum. hele hele de bi gözü yukarda bi gözü aşaada sarhoş pandalar çıktıkça! çikolata sosum ve uygun aparatlarım olmadığı için burun ve ağzını da kakolu hamurdan yapıp pişirmeden ekledim, sosum olsaydu sonradan eklemek lazımdı.


çabucacık piştiler, insan yemeye kıyamaz diye bi an düşündümse de sona tüm bu düşünceleri uzay boşluğuna salıverdim. nam nam nam! apiyet olsun!
dipte püfüdük not: pancarın tadı hiç bi biçimde hamura geçmiyor, pembe sevenlere müjde olsun!
dipte deneyimler: peki içime sinmeyen detaylar olmadı mı? tabi ki oldu, sona bu sabah şöle bi araşrdım ki meğersem youtube da videosu varmış, keşkem önceden izleseymişim, tabi ki ilk fırsatta tekrar deniycem;
*hamurlar birleştirilirken aralarına süt-su karışımı sürülmeliymiş ki benimkilerin ayrıldığı gibi pişerken birbirlerinden ayrılmasınlar.
*hamur buzdolabında 4 saat ya da dondurucuda 45 takka beklemeliymiş ki düzgünce kesilebilsin.
dipte müjdeli not: poroceden b almışım! he b ne derseniz bi fikrim yok, bu yeni harfli sisteme alışamadım, a,b,c,d ve f harflerinin notlar olduğunu düşünürsek fena bişi olmasa gerek :))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...