Cuma, Mart 18

akçakoca günlükleri

Akçakoca yani bizce akçapakçamız, ablamla benim hep hep sürekli anlatmaya ihtiyaç duyduğumuz bir yer. Zaman içinde karşımızdaki insanlar akçapakçamızı tanımıyorlarsa bizi de tanıyamazlar gibi bir bilinçaltı aktivitesine sahip olmuş olabiliriz sanırım :) Ya da her akçakocalı gibi oraya çok düşkünüz :)
Sonunda ablamın fikriyle önümüze gelen herkese sürekli anlatma ihtiyacı duyduğumuz akçakocayı bi blog vasıtasıyla düzenlice ve isteyen herkesin ulaşabileceği bi şekilde anlatalım dedik.

İşte cici bloğumuz: Akçakoca Günlükleri

Salı, Mart 15

sünger bebeler

Hep merak ederdim; çocukken bir kaç basit işlemle yapıp oynayabildiğimiz çeşit çeşit oyuncakları çok sevmemizin nedeninin şimdiki süpersonik oyuncaklara sahip olmamamız olup olmadığını! Öyle değilmiş :)
Sanırım Sunay Akın'ın yazılarından birinde okumuştum. Pırıl pırıl markası, rengi, detayları belli araba, sadece o arabadır ama tahtadan oyulmuş oyuncak araba çocuk onun ne olmasını istiyorsa odur! Bunları neden anlatıyorum, 2008 de yani tüçüt yeğenlerim Devrim ve Coşku daha daha tüçütken, bizim de küçüklüğümüzde anneleriyle beraber yapıp oynadığımız sünger bebekleriden yaptık.
Karman çorman arşivimi kurcalarken denk geldiğim fotolar klasik "başka birşey ararken unuttuğunu unuttuğun başka birşeyi bulma" durumunu yarattı, paylaşayım dedim :)
Yapılışları göründüğü gibi çok çok basit büyük süngerleri ipler yardımıyla biçimlendirip, kurdele ve gipürlerle süslemek :) Küçümenlerim oyuncaklarını bizden ufak tefek yönlendirici yardımlarla yaptılar ve annelerinin söylediğine göre uzunca bir süre çok sevip oynadılar...
Dipte not: Bu etkinlikle çocuk -bol bol sevilen ve oyunlarını ailesiyle ve çevresindekilerle paylaşan çocuk- denen varlığın oyuncağa doyma gibi bi dürtüsü olamayacağını anlamakla beraber, çocuğun kendi el emeğiyle yaptığı oyuncağın, başının tacı olduğuna emin oldum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...