Pazartesi, Ekim 25

yemek de yaparım ki! hem de en bi lazından!!!

Korbala zamanııııı!
İşte çocukluğunu laz bir aileye gelin gitmiş, becerikli, eli lezzetli gürcü bir babaneyle geçirmenin faydaları! Becerikli gürcü babane torunlarını bildiği ennnn güzel yemekleriyle besler! Hamsili pilav, hamsili ekmek, luqu k'ank'ey (ezme mancar) , dudey (pirinçli mancar), luqu gesiyeli (soğanlı mancar), kvaneyi (sarımsaklı cevizli fasulye), turşu kavurma, mancar dolması, papara (soğanlı kıymalı ekmek lapası) her sene imece usulüyle yapılan kuru yufkaların börekleri, yanına soyulmuş uzun uzun dilimlenmiş salatalıklar, söğüş domatesler! Tatlı olarak da kuru yufkadan yapılan gözleme (narsız, gül susuz güllaç) ve tabii ki laz böreğiiii! Hem babanelerin babanesi hiç üşenmez, küçümenlerini yani bizi elleriyle sırayla beslerdi! Bi ablama, bi bana!
Böylece lezzetleriyle birlikte güzel anılarla bu gürcü-laz yemekleri kalbimize ve beynimize yer etti!
Biz de büyüyüp kendi mutfağımız olunca, hemmen gürcü-laz yemeklerine el attık tabii!
İşte bu da yapılışı:
Hamsiler --ki cinnet geçirmemek için karadeniz hamsisi olmalı, çünkü marmara hamsileri küçük olur-- ayıklanır ve kılçıkları çıkarılır, tuzlanır.
Bir tarafta küçük küçük doğranmış ya da yeni teknolojiyle rondodan geçirilmiş soğanlar kavrulur. Soğanlar kavrulunca üzerlerine kırmızı biber serpilir ve kırmızı biberin rengi yağa geçene kadar karıştırlır. Önceden ılık suda yarım saat kadar bekletilmiş pirinçler süzülür, eklenir ve tuzlanarak kavrulur. Pirinçlerin üzerini bir parmak geçecek kadar su konur. Kaynayınca altı yarıma alınır ve demlenmeye bırakılır. Pirinç tam suyunu çekmeden altı kapatılır ve karabiberle ince ince kıyılmış maydanoz eklenir.
Tepsinin altına kılçıksız hamsiler boşluksuzca dizilir. Üzerine hazırlanan iç pilav serilir ve en üste yine deri kısmı yukarıya gelecek şekilde hamsiler dizilir. Bizim tepsimiz derin olmadığı için ortasına hamsi sermedik ama bol hamsili pilav için yapılabilir :))

Ortaya hamsi sermedik dediysek de pilavı öyle öksüz gibi de bırakmadık, yanına buzlukta zulada bekleyen haşlanmış pavuryalarımızı (yengeç bacağı) çıkardık, bir güzel ayıkladık. Zeytinyağı ve limonla sosladık!
İşte pilavımızın yenmek için sofraya giderkenki hali!Nam Nam! :

Lazca bilmeyenler için dipnot: Korbala lazcada obur demektir. Önüne ne gelirse yiyen, göbeği şişkin, damak tadına boğazına düşkünlere takılmak için kullanılır.
O coğrafyada yaşamayanlar için dip not: mancar, kara lahananın karadenizdeki karşılığıdır. :)

Salı, Ekim 19

ben bu keçi boynuzuyla evlenirim!

Şimdi geçmişe doğru bi yolculuğa çıkalım! İlk hedefimiz pamuk arası ilkokul fasulye deneyiii!!!! Fasulyeyi pamuğun arasına koy, pamuğu sürekli nemli tut. Sona acaip bir kokuyla beraber patlayan fasulyenin filizini gör! :))) Şanslı bi çocuksan ve bahçeli evdeysen patlayan fasulyeciğini bahçeye eker vakti gelince de fasulyelerini toplarsın :)))
Şimdi dönelim yeniden kendi zamanımıza! Çok ama çok sevdiğiniz bir meyvenin fidesini bulamazsanız ne olur? Benim " ben bu keçi boynuzuyla evlenirim " nidalarımı duyan Kaş'lı arkadaşım - ki ona orada keçi boynuzu fidesi arattırdım - bana hediye olarak bi poşet keçi boynuzu getirdi :) Nam nam! Kemirdim tabi hemen! Peki ya çekirdekler!
Eğer bir yerlerde keçi boynuzunun tüm çekirdekelerinin aynı ağırlıkta olduğunu, tarihsel önemini okuduysanız bu güzelim ve nitelikli çekirdekleri atmaya kıyamazsınız benim gibi! İşte vikipediden detaylı bilgi:
"Keçiboynuzu çekirdeği, doğada ağırlığı değişmeyen bir tohumdur. Bütün tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda bekletildikten sonra filiz verebilir. Bu hem çok kuruduğu ve meyvesinden çıktıktan sonra son ve sabit ağırlığını aldığı için, hem de içine su alma olasılığı çok az ve çok uzun zamana bağlı olduğu içindir. Bu nedenle Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır. Dört tanesi bir dirhem eder. Dirhem, değişmekle birlikte 3 gr. ağırlığı temsil etmektedir. Satıcı iki dirhemlik (8 çekirdek) bir şey satarken lütfedip 1 çekirdek fazla tartarsa bu, malı alanın itibarını gösterir. Olağandan fazla giyinen, süslenen vb. kişilere iki dirhem bir çekirdek denmesi bundan kaynaklanmaktadır. Prof. Dr. Aydın Akkaya"
Hal böyle olunca ve fidesi de bulunamayınca " e ben bunu fasulye gibi filizlendiririm ki " deyip aldım pamukları elime! Bir süre patlamalarını bekledim. Pamuk arasına yerleştirdiğim 8-9 çekirdeğimden 3 tanesi filizlendi ve yapraklandı.
Ben de onları "bonsai"leştirme kararı aldım, bir sürelik. Yeteri kadar büyüdüklerinde bu büyüme ve güveç kabında olgunlaşma işinden sağlam çıkanları bol güneş alan bir yere muhtemelen akçapakçamda harman yerine dikerim. Şimdilik mutfak camımın damlalığında büyüyorlar sıcak sıcak :)))
Bütün bu çabalar sonucunda öğrendim ki keçi boynuzu yetiştirebilmek için içgüdüsel olarak doğru yolu bulmuşum! Fide bulamazmışım ve tohumlarından kendim elde etmeliymişim!
Tekrar ediyorum ki :"Ben bu keçi boynuzuyla evlenirim!"
detaylıca okumak ve araştırmak için : vikipedi ve agaclar.net

Pazartesi, Ekim 4

Çiçekçiiii! Güllerim varrr, rengarenk güllerim vaaarrrr! Çiçekçiiii!

Vazo olur da içi çiçeksiz olur mu? Annem için yaptığım çakıl taşlı vazoma, evde bulduğum çiçekleri yerleştirdim evet ama geçici olarak! :) Hazır çiçekleri pek sevmem, biraz bakındım ama tam olarak içime sinen birşeyler bulamadım. Sonra Aunt Peaches 'in sitesindeki kahve filtresinden gülleri ve Oopsey Daisy 'nin blogunda krapon kağıdından gülleri görünce "neden olmasın ki?" dedim ve kırtasiye yollarını tuttum.
İşte seçtiğim renkleri: lila-beyaz-eflatun-pembe!
İşte bunlarda diğer malzemeler: Kağıt Bandı, ahşap uzun ızgara kürdanları, yapıştırıcı! Krapon kağıtlarını büyük daireler halinde kesip, sonra resimdeki helezonik biçimde kestim.
Böyle böyle böyle:
Sonra helezonik kraponumu kağıdını kağıt bandına kıvırarak yapıştırıp, kürdanın etrafına doladım. Sonra yeşil krapondan bir yaprak ve kürdanı kaplamak için 2 cm genişliğinde bir şerit kesip çiçeğimin sapını yeşerttim.
Ta daaaa!!!
En başta yeşil bant bulmayı umut edip, yeşil krapon almadığım için güllerim ahşap saplıydı. Bi anlamda iş bölümü yapmama sebep oldu. Önce çiçek kısmı tamamladım, sonra ertesi gün koşarak yeşillerimi aldım saplarımı da sarmaladım ve güllerim tamamlanmış oldu!
Saç reklamları gibi: ÖNCE - SONRA
İşin güzel tarafı el yapımı oldukları için yaptığınız gülllerden hiçbiri birbirine benzemiyor! Tesadüfen tam açmış güller, yeni açmaya başlayan güller ve de tomurcuk güllerim oldu! Teker teker de güzeller ama bir araya geldiklerinde daha etkileyici duruyorlar.
Kağıt oldukları için ömürleri ne kadar olur bilmiyorum, solarlar mı bozulurlar mı tozlanırlar mı , ama şimdilik baktıkça renkleri cıvıl cıvıl ve mutluluk verici! Doğada yeşilin nasıl bir bütünleştirici ve ortaya çıkarıcı etkisi varsa benim krapon çiçeklerimde de öyle oldu, yeşil renkle birlikte hem bir bütün oldular hem de renkleri daha çok ortaya çıkıp gösterişli hale geldi!
Dip not: Evet biliyorum çakıl obcelerim henüz tamamlanmadı, yaz sonrası yorgunluğu nedeniyle akçapakça ziyaretlerime biraz ara vermek zorunda kaldım. İlk fırsatta onları da tamamlayıp ( ki bu ilk fırsat en yakın kurban bayramı oluyor, annem o zamana kadar yarım yamalak bunlar deyip obcelerimden kurtulmazsa -ki sanırım yapmaz, umarım - ) çiçeklerimi de içlerine yerleştirip son hallerini öyle fotoğraflamayı planlıyorum.
Dip dip not: Annemin ona gül yaptığımı öğrendiğinde ilk söylediği şu oldu: " Ben paramı yeni koltuklar için biriktireyim bari, kızım herşeyi bedavaya getirdi! " :)))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...